İLK GÖRÜŞTE AŞK LOGOYLA BAŞLAR

İLK GÖRÜŞTE AŞK LOGOYLA BAŞLAR logo tasarımı,ilk görüşte aşk,sevgililier günü,aşk,ilk görüş,

İLK GÖRÜŞTE AŞK LOGOYLA BAŞLAR logo tasarımı,ilk görüşte aşk,sevgililier günü,aşk,ilk görüş,

İLK GÖRÜŞTE AŞK LOGOYLA BAŞLAR logo tasarımı,ilk görüşte aşk,sevgililier günü,aşk,ilk görüş,

İLK GÖRÜŞTE AŞK LOGOYLA BAŞLAR logo tasarımı,ilk görüşte aşk,sevgililier günü,aşk,ilk görüş, İLK GÖRÜŞTE AŞK LOGOYLA BAŞLAR logo tasarımı,ilk görüşte aşk,sevgililier günü,aşk,ilk görüş,

Logo tasarımı kurumsal kimliğin demirbaşı, markalaşma sürecinin bel kemiğidir. 

Firmaların karşı tarafta uyandırdığı ilk intiba ve mümkünse "ilk görüşte aşk büyük oranda logoyla başlar."  

Dolayısıyla logo tasarımı titizlikle üzerinde durulması gereken bir gönül meselesidir. Logo, faaliyet alanı ne olursa olsun firmanın kimliğini ve tarzını yansıtabilmelidir. Zira logo, imaj serüveninin süper kahramanı da olabilir, celladı da.

"Logoyu biraz büyütelim." klişesini muhakkak duymuşsundur. Ancak markaya dair imajın, kurumsal kimliğin tutarlı ve başarılı bir biçimde oluşturulabilmesinin logoyu büyütmek ile herhangi bir ilgisi yoktur. Söz konusu logo olduğunda önemli olan "boyu değil işlevidir". Logonun ebatları ile kurumsal ebatlar arasında doğrusal bir orantıdan söz etmek mümkün değildir, olmayacaktır.

 Logoyu büyüttüğünde, onu hedef kitlenin göz bebeğinin derinliklerine sokmayı başardığında, firmanın değerinin de artacağını düşünüyorsan; orada dur yolcu! 

Büyüdükçe değil, nitelik kazandıkça değerin artar, unutma.

Logo ekranlardan, afişlerden, türlü çeşit reklam materyallerinden taşıp yerlere düştüğünde markanın değeri de onunla birlikte yerde sürünmeye yüz tutar. Sen hala "Acaba biraz daha mı büyütseydik?!" diye düşünürsün, halbuki kurumsal kimliğin o sırada derin varoluşsal problemler yaşamaktadır; görmezden gelme!

 Eğer logon uzaydan bile görünür hale geldiğinde sektörde kapladığın alanın da Çin Seddi kıvamını alacağını sanıyorsan bil ki; derin ve kadim bir yanılgının pençesine düşmek üzeresindir.( Abartmak lazım aşırı doz girelim burda ) :)

Çünkü eğer o logoyu biraz daha büyütecek olursan artık hedef kitle firmana girecek kapı, onu tanıyacak alan bile bulamayacak. Ona, seni görecek mesafeyi vermezsen sana bakıyor oluşunun hiçbir anlamı kalmayacak. 

Tanınmanın, bilinmenin, akılda kalmanın yolu görünmek, görünmek, daha çok görünmek ve en çok görünmekten geçmez. Marka tanıtımının ya da reklamın anlamı bu değildir.  

Onca kreatif çalışmayla, zekice kurgulanmış tasarımlarla ortamların tozunu attırmak, adını mıh gibi akıllara kazımak varken “Masayı logoyla donat!” tavrının alemi nedir? 

Yapma ey kurumsal düşünür, ey marka sahibi! 

Logoyu daha fazla büyütme; 

yaratıcılığı büyüt, 

sadeliği büyüt, 

anlaşılırlığı büyüt, 

mesajı büyüt, 

etkileyiciliği büyüt. 

Her şeyin en büyüğünde değil, en hakikatlisinde, markana en sadığında, en fonksiyonelinde olsun gözün. İçinde yaşadığın global, post modern, bohem ve derbeder zamanlarda logoyu büyüterek göze girme yönteminin esamesi okunmaz, vazgeç bu sevdadan.

Hedef kitle ya da tüketici büyüyerek var olan, kendini büyümekten alamayan, büyümeyi bir ifade biçimi olarak kullanmayı tercih eden markadan hoşlanmaz.

Sen sen ol, sen kendin ol; markanı en güzel ve en yalın haliyle ortaya koy; mutluluğu boyutta değil, iç güzellikte ara.

Markanı ilk görüşte aşk kıvamına getirmek istiyorsan...

Birlikte bir kahve içelim.

BİZE HEMEN ULAŞIN